Ben yüzme bilmiyorum anne
Öyle demiş miydim içimden beni ilk kez denize soktuğunuzda? Babam, “korkma oğlum su seni kaldırır” demişti. O yaştaki çocuk ne anlasın suyun kaldırma kuvvetinden. Sen, elin yüreğinde “ben yanındayım” demiştin, “korkma”. Henüz dünyayla baş edecek yaşta değildim, biliyordun. Hiçbir zaman da baş edecek yaşta olmayacaktım senin gözünde. Ellerimden tutup kıyıya doğru yüzdürmüştün beni. Öte tarafta üstüme üstüme gelen deniz, senin karnındaki su gibi dost olmuştu birden bire. O kıyı, benim vatanımdı artık. İlk ulaştığımda taşını toprağını öpesim gelirdi aklım erseydi.
Bir gün bir hikaye okumuştun bana, denizde bir başına kalmış bir kibrit çöpünü anlatıyordu. Hayal edememiştim kibrit çöpünün o koca denizin içindeki hiçliğini. Yaşasaydım, belki şair olacaktım. O kibrit çöpünün şiirini yazacaktım. Denizi özleyenlerle denizden başka yolu olmayanların şiiri de yazılabilir miydi? Aynı şiire sığmazdı ikisi. “Bir gün bu savaş bitecek ve ben şiirime döneceğim” yazmışlardı evin karşısındaki duvara. Şiirsiz adamlardı savaşanlar belli ki. Denizi de sevmiyorlardı.
“Gidelim buradan” dediğinizde geceleri kayan yıldızlar gibi üzerimizden geçen bir uçağa bineceğimizi sanmıştım. O kadar yolu yürüyerek gidemezdik. Dünya çok yuvarlaktı. Yüzmeyi de bilmiyordum ben. Ayağımı bastığım yerde yüzebilirdim belki, ayaklarım yerden kesildi o küçük bottan suya düşünce. Ben boğulmaktan korkuyorum anne, bütün deniz üstüme üstüme geliyor. Babamın anlattığı gibi değil suyun kaldırma kuvveti. Birileri hamamdan yarı çıplak “evreka!” diye çıkarken, faydalı bir buluşa imza atmıyor, suyun üzerinde yüzecek savaş gemilerini hayal ediyor. “Yüzükoyun yatırma, boğulur” demişlerdi de sana, her gece kaç kez kalkıp kontrol ettin, boğulmasın evladım diye. Bu koca dünya beni yüzükoyun yatırdı dün. O kıyı benim vatanımdı, oraya doğru yüzmek istedim. Su beni kaldırmadı. Yürekleri kaldırmadı gözü yaşlı küçük burjuvaların fotoğrafımı da mozaiklediler. Çok büyük büyük laflar ettim yaşıma göre. Denize düşmüş kibrit çöpüyle kardeşiz artık. Ben yüzme bilmiyorum anne, tut elimi kıyıya yüzdür beni. Evim, senin olduğun yer.
Vía Erkan’s Field Diary http://ift.tt/1OqSAgO
Filed under: Uncategorized
No comments:
Post a Comment